DEPREM NEDENİYLE AÇILABİLECEK DAVALAR VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER HUKUKİ YOLLAR
1-İDARE HUKUKU KAPSAMINDA İDARE MAHKEMELERİNDE BAŞVURULABİLECEK HUKUKİ YOLLAR
Ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde yaşanan afetler / doğa olayları her ne kadar idarenin sorumluluğunu kısmen veya tamamen ortadan kaldıran mücbir sebep, olarak algılansa da deprem kuşağında yer alan, devamlı depremlerin olduğu bir bölgede depremin mücbir sebep olarak nitelendirilmesi aklen, mantıken ve hukuken mümkün değildir.
Deprem kuşağında yer alan, büyük bir kısmı deprem bölgesi içinde kalan ülkemizde de önlenmesi mümkün olmasa bile idarece gerekli önlemlerin alınması yasal bir zorunluluktur. Gerekli tedbirlerin alınmaması nedeniyle ortaya çıkan zararın tazmin edilmesi maksadıyla idare aleyhine maddi ve manevi tazminat davaları açılabilmektedir.
İdare deprem öncesinde gerekli önlem ve tedbirleri almakla yükümlüdür.
Danıştay kararlarında da belirtildiği üzere, idarenin deprem nedeniyle oluşacak zarardan sorumluluğu; yapının üzerinde bulunduğu zeminin özelliği, zemin durumuna göre depreme dayanıklılığının kontrolü, yapı kullanma izninin bulunup bulunmadığı, imar planları ve inşaat ruhsatlarının hangi idarelerce yapıldığı ve verildiği, yapıların imar açısından denetlenmesi, afete uğramış ve uğrayabilecek bölgeler ile yapı ve ikamet için yasaklanmış afet bölgelerinin tespit ve ilan edilip edilmediği, afet bölgelerinde yapılacak yapılarla ilgili kuralları, yapı tekniklerini, projelendirme esaslarını, ülkenin deprem haritalarını hazırlamak konusunda üzerine düşen görev ve yetkileri yerine getirip getirmediği, denetim ve kontrol görevini yapıp yapmadığı, idarece gerekli önemlerin alınıp alınmadığı hususlarını kapsamaktadır. Bahse konu tüm bu hususlar, zarar/afet meydana gelmeden önceki süreçte dikkat edilmesi gerekenlerdir.
Deprem kuşağında yer alan bir bölgede yürütülen faaliyetlerde idarenin mücbir sebebe dayanarak sorumluluktan kurtulması söz konusu değildir.
Deprem Sonrası İdarenin Sorumluluğu – Hizmet Kusuru
Depremden sonra yürütülecek faaliyetler de kuşkusuz kamu hizmetidir. İdare kamu hizmetlerinin kurulması ve işletilmesinden kaynaklanan kusurlar nedeniyle doğacak zararlardan sorumludur. Hizmet kusuru kamu hizmetinin geç işlemesi, hiç işlememesi veya gereği gibi işlememesi şeklinde oluşabilir. Afet mahallinde ve yıkıntı altında kalan yararlıları kurtarma, mahsur kalanları kurtarma, altında insan, hayvan ve kıymetli eşya / maddelerin bulunduğu yıkıntıları kaldırmak, ulaşımı engelleyen yıkıntıları kaldırma, vb. belli başlı sorumluluklardan bazılarıdır.
Yine kurtarma ekiplerinin zamanında müdahale için geç kalmaları, sayı veya tesisat veya diğer nedenlerle yetersiz olmaları nedeniyle idarenin Hizmet Kusuruna gidilmesi mümkündür. Müdahale edilmemesi nedeniyle oluşan zararda artış meydana gelmesinde de hizmet kusuruna gidilmesi mümkündür.
Yargı yeri hizmetin niteliğini, idarenin sahip olduğu imkân ve araçları, somut olayın özelliklerini göz önünde bulundurarak idarenin gereken çabukluğu gösterip gösteremediğini ortaya koyar. Bu davada tanık dinletmek mümkün olmayıp, yazılı belgelerin sunumu zorunludur.
İdari Yargıda Tam Yargı Davası Açma Hakkı Olan Kişiler (Davacı)
Deprem nedeniyle yıkılan bina enkazında kalan ve yaralı kurtulan kişiler, ile yaşamını yitirdiyse yakınları tarafından maddi ve manevi tazminat davası açabilirler.
Yıkılan binada kiracı olarak yaşayan kişiler de tam yargı davası açabilir. Burada zarar gören kiracı, zararı nedeniyle açsa da yapı sahibi de başka nedenlerle tam yargı davası açabilir.
Deprem Sonrası İdari Yargıda Açılacak Olan Davanın Açılacağı Yer ve Açılma Süresi
Deprem nedeniyle idareye yönelik açılacak dava Tam Yargı Davasıdır. 2577 sayılı kanunun 13. Maddesine göre “İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka bir suretle öğrendikleri tarihten itibaren (1) yıl ve herhalde eylem tarihinden itibaren beş (5) yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında otuz gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabilir” denilmiştir.
İdarenin deprem durumunda sorumlu tutulabileceği faaliyetler idari eylem olarak nitelendirilmektedir. Gerekli önlemleri almamak şeklindeki sorumlulukta olumsuz/ihmali eylem söz konusu iken yürüttüğü hizmette kusur olması da idari eylem olarak nitelendirilir.
Yapılacak başvurunun bu eylemin öğrenilmesinden itibaren 1 (bir) yıl içinde belediye, valilik, İçişleri Bakanlığı ve ilgili olabilecek bakanlıklara yapılması gerekmektedir. Ancak zarar ile idare arasındaki illiyet bağının sonradan anlaşılması halinde öğrenme tarihi bu tarih olarak nitelendirilecektir.
Deprem sonrası destek hizmetlerinin iyi işlememesi nedeniyle açılacak tam yargı davalarında süre ihmali eylem tarihinden itibaren başlayacaktır. Başvuru reddedilir ya da otuz gün içerisinde cevap verilmezse bu tarihten itibaren altmış gün içerisinde davanın açılması gerekir.
Açık ön karar, zarar görenin başvurusu üzerine idarenin yazılı olarak ret kararı vermesidir. Zımni ön karar ise idarenin başvuru tarihinden itibaren 60 gün içerisinde cevap vermemesi nedeniyle bu talebi zımnen reddettiğinin kabul edilmesidir.
İdari Yargıda Açılacak Davalarda İspat
İdari Yargıda yazılı yargılama usulü uygulanır. Bu nedenle yazılı delillerden yararlanabileceklerdir. Tanık beyanları tazminat davalarında önem arz etmektedir. Deprem mahallinde tutulan hasar tespit raporları, kurtarma faaliyetleri veya diğer kamu hizmetlerinin durumuna ilişkin tutulan tutanaklar, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve diğer meslek örgütlerinin hazırladığı somut bilgi içeren raporlar, ceza davalarında veya soruşturmalarda alınan ifadeler, varsa fotoğraf ve kamera kayıtları gibi delillerin sunulması gerekir. Bunlardan hasar tespit raporlarının sağlıklı ve gerçeğe uygun tutulması, fotoğraflarda zamanın belli olması özellikle önemlidir.
Tam Yargı Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
İYUK Md. 5 uyarınca tam yargı davaları ile idare mahkemeleri görevlidir. Deprem nedeniyle açılacak tam yargı davalarında yetkili mahkeme taşınmazın bulunduğu yani zararın meydana geldiği yerde bulunan idare mahkemeleridir.
Dava Açma Ehliyeti
İdari yargıda dava açabilmek için; dava açabilme ehliyeti ile birlikte idari yargıya mahsus hakkın ihlali şartının gerçekleşmiş olması gerekir. Buradaki hak ihlali adli yargıdaki hak ihlali gibidir.
Ölen kişinin nikahsız eşi, mirasçıları, yakın akrabaları, nişanlısı gibi ahlaki ve insani duygulara göre yakınlarının dava açma ehliyetleri olabilecektir.
Husumet
Tam yargı davalarında kural olarak davalı konumunda idare bulunmaktadır. Hizmet kusurunun bulunması durumunda hizmeti en son olarak düzenleyen ve yapan konumundaki en yüksek idari makam aleyhine, idari eylemden kaynaklı zararlarda eylemi yapan veya zararı ödemeyen, ödemeye yetkili durumundaki idari makama karşı tam yargı davası açılacaktır.
İdari Davada Tazminat Miktarı
Tam yargı davası; idarenin faaliyetleri neticesinde zarar gören kişiye, idare tarafından nakit para ödenmesine mahkemece karar verilmesidir, denebilir. Aslen tazminat davasının idare hukuku alanındaki adı tam yargı davasıdır.
Tazminat hesaplaması adli yargıdaki gibidir. Tazminat miktarları belirlenirken üst norm olarak Anayasa, Medeni Kanun (MK) ve Borçlar Kanunu ilkeleri temel alınmaktadır. Zararın kapsamı, idarenin kusurunun niteliği ve kusur oranı ile idare tüm önlemleri alsaydı ortaya çıkabilecek zarar oranı, sigorta veya müteahhit tarafından ödenen bir tazminat olup olmadığı gibi unsurlar dikkate alınır. Amaç cezalandırmak değildir. İdare Hukukunda nakden tazminat ilkesi geçerlidir.
2577 sayılı İYUK m.3/d gereği uyuşmazlık konusu miktarın dava dilekçesinde gösterilmesi zorunluluğun bulunmaktadır. Dava ilk açıldığında zarar oranı tam olarak bilinemediği için bilirkişi raporundan sonra tazminat talep miktarında artış için dilekçe verilmektedir. Tam yargı davalarında, dava dilekçesinde belirtilen miktar, nihai karar verilinceye kadar bir defaya mahsus artırılabilecek olup, davanın maddi tazminata ilişkin kısmı kesinleştikten sonra ıslah talebinde bulunulmayacaktır.
ÖZETLE:
Ülkemizde her ne kadar deprem gerçeği bilinse de toplumsal farkındalığın asıl oluştuğu deprem Marmara Bölgesi’nde yaşanan ve İstanbul’u da içine alan, ülkemizin bu bölgeye yakın illerinden de yoğun bir şekilde hissedilen 17 Ağustos 1999 depremidir. Bu depremde askerlik görevini ifa etmekte olan bir er, deprem sırasında göçük altında kalarak vefat etmiştir. Müteveffanın annesi, babası ve kardeşi maddi ve manevi tazminat istemiyle dava açmışlardır. Danıştay 6. Dairesi, askerlik görevinin ifası sırasında meydana gelen Marmara depreminde göçük altında kalarak vefat eden asker kişinin yakınlarına, davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan maddi ve manevi tazminat ödenmesi gerektiğine karar veren yerel mahkeme kararını onamıştır. Bu kararda Danıştay depremin öngörülebilir olduğu bir durumda, idarenin yasal yükümlülüklerini yerine getirmediğinden hizmet kusuruna dayalı olarak sorumluluğu bulunduğuna hükmetmektedir. Benzer nitelikte birçok karar vardır. (Danıştay 6. Dairesi, E. 2004/1477, K. 2004/2115, T. 12.04.2004 kararından yararlanılmıştır.)
Ülkemiz deprem kuşağında yer alan bir ülkedir. Dolayısıyla idarenin deprem nedeniyle oluşan zarardan, zarar ile illiyet bağını kesen mücbir sebep gerekçesiyle sorumlu olduğunu reddetmesi söz konusu olmamalıdır. İdari makam ve organlar tarafından tüm risk dereceleri belirlenmiş, deprem haritaları çıkarılmış, inşa edilecek olan yapıların teknik özellikleri dahi ortaya konulmuştur. Bu nedenle her zarar teknik boyutlarıyla ortaya konularak, zarar görenin zararı hakkaniyet ve sosyal devlet ilkesi de gözetilerek karşılanmalıdır.
2-DEPREM NEDENİYLE İDARİ YARGIDA TALEP EDİLECEK MANEVİ TAZMİNAT
Manevi tazminat; kişilik hakları ihlal edilen kişi tarafından, manevi değerinde ortaya çıkan eksilme sebebiyle talep edilir.
Manevi tazminatın bölünemezliği ilkesine göre manevi tazminat tek bir dava ile istenebilir. Manevi zararın ortaya çıktığı durumlarda, takdir edilecek tazminat miktarı, olayın özelliğine göre, şeref ve haysiyete yapılan saldırının niteliği, zarar gören kişinin kişisel özellikleri, duyulan fiziksel ve manevi acılar göz önünde bulundurularak karar verilir.
Manevi Zarar Talep Edebilecek Kişiler
-Doğrudan zarar gören kişiler,
-Zarar görenin yakınları; eş, çocuk, anne , baba, kardeşler, nişanlı ve ölenle sıkı gönül bağı olan kişiler.
Danıştay’ın yerleşik içtihatlarına göre manevi olarak ödenecek para, idari eylem veya işlem nedeniyle ortaya çıkan zarar sebebiyle duyulan acı ve üzüntüyü kısmen de olsa hafifletecek, zarar görende zenginleşmeye yol açmayacak ve aynı zamanda idarenin kusurunun da ağırlığını ortaya koyacak oranda belirlenir.
3- DEPREM NEDENİYLE ÖZEL HUKUKTA BAŞVURULABİLECEK HUKUKİ YOLLAR
A-MİRASÇILIK BELGESİ (VERASET İLAMI) ALMA
Depremde vefat eden kişinin mirasçıları, yasal olarak mirasçı sıfatını alabilmeleri için mirasçılık belgesi (veraset ilamı) almalıdır. Veraset ilamı için;
- Noterliğe veya
- Oturduğu yerdeki Sulh Hukuk Mahkemesi’ne tek başvurarak alınabilir.
Başvurunun yasal mirasçılar tarafından yapılması gerekmektedir.
B- DELİL TESPİTİ YAPTIRILMASI
Taşınır (otomobil, mobilya vb.) ve taşınmaz (bina, dükkan vb.) mallarda oluşan maddi zararların tazmini maksadıyla idare veya özel kişiler aleyhine açılabilecek tazminat davaları için Hasarlı Malların Bulunduğu Yerdeki Sulh Hukuk Veya Asliye Hukuk Mahkemesine başvurularak delil tespiti yaptırılması gerekmektedir.
İdarenin hizmet kusuruna dayanılarak dava açılacak ise idare mahkemesinde dava açıldıktan sonra delil tespiti yaptırılması talep edilmelidir.
Başvurabilecek kişiler; zarara veya hasara uğrayan malların sahibi olan kişiler hayatta ise kendileri, vefat ettiyse mirasçıları zarar miktarının tespitini talep edebilir.
Vatandaş olarak da haberler ve internette yer alan resim ve videoları noter başvurusu ile veya bizzat e – tespit yoluyla yapılabilir.
Ancak açılacak davalarda özellikle kamu idareleri aleyhine açılacak davalarda idare taraf sıfatını taşıyacağı için ve idarelere de kusur yükleneceği için resmi olarak tutulan hasar tespit raporları yanında özel delil tespiti yöntemine de başvurmak gereklidir.
Bu amaçla yarar sahibi zarar görenler veya yetkili vekilleri, sayılan mahkemelere başvuru yaparak ya da yanlarına mühendis veya teknik uzmanlığı olan kişi veya kişilerle birlikte, ilgili bina veya yapıdan, karot almayı sağlayacak parça ve kitleleri almalı, ilgili bina veya yapının kimliğini belirleyerek tutanak tutmalı, altını imzalamaları, mümkünse bunları yaparken ses ve görüntü kaydını da alıp muhafaza etmelidir.
C- MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVALARI
Depremde ölüm, yaralanma gerçekleşmesi durumunda ölen kişinin mirasçıları ile belirli yakınları, taşınır ve taşınmaz malları zarar görenler maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilirler.
c.1 Sorumluluğun Dayanağı ve Sorumlunun Belirlenmesi
- Deprem sonucu bina veya yapı yıkıldığında ya da zarar gördüğünde, can ve mal zararı nedeniyle ortaya çıkan sorumluluk TBK md. 69 hükmüne dayanır.
- Bu maddeye göre bina veya yapının verdiği zararlardan, bunların sahipleri, Yapımındaki Bozukluk (Bilimsel, Fenni Teknik Kurallara Aykırı Yapılması) veya Bakımındaki Eksiklikten kusursuz olarak sorumludur.
- Bu bina veya yapıda bir intifa veya oturma hakkı söz konusu ise, bu hakkın sahibi yapım bozukluğundan değil sadece bakım eksikliğinden sorumludur.
- Zarar gören kiracıysa kira sözleşmesine dayanarak kiraya veren kişiye tazminat davası açabilir. Eğer yapı yıkılmadıysa yalnızca onarılabilir bir hasar aldıysa kiraya verenden ücretsiz olarak ayıbın giderilmesini isteyebilir.
- Zarar gören konut veya işyeri sahibiyse satış sözleşmesine dayanarak satın aldığı kişiye karşı ya da eser sözleşmesine dayanarak yükleniciye /müteahhite karşı tazminat davası açabilir. Eğer yapı yıkılmamış ve onarılabilir durumdaysa satıcıdan veya yükleniciden ücretsiz olarak ayıbın giderilmesini ya da ayıp oranında bedelin indirilmesini isteyebilir. Yapı yıkılmış veya ağır hasarlı ise satış sözleşmesinde veya eser sözleşmesinden yapının sahibinin dönme hakkı saklıdır.
- Bina veya yapı malikinin böyle bir sorumluluktan kurtulması, illiyet bağını kesen sebebi kanıtlamak suretiyle mümkündür. Bu kişi, bina veya yapının yıkılma veya hasarlanma sebebinin, giriş katındaki bir malikin, kolonları kesmesinden kaynaklandığını, kendisine ait bu ev veya bağımsız bölümü yapan yüklenicinin (müteahhit) bunu projesine, imara, fen ve tekniğe aykırı yaptığını, binanın yapımında eksik demir çimento, deniz kumu kullandığını vs. kanıtlarsa sorumluluktan kurtulabilir.
- TBK Md. 69 bir kusursuz sorumluluk halidir. Kusursuz sorumlulukta kişi haksız fiilin beş koşulundan biri olan kusur konusunu tartışamaz, kusursuz olduğunu ileri süremez; ama zararın doğumu ile eylemi arasında illiyet bağını kesen sebebin varlığını kanıtlayabilir.
- Zarar gören, konut veya işyerinin sahibiyse Yapı Denetimi Hakkında Kanun gereğince yapı denetim kuruluşları, denetçi mimar ve mühendisler, proje müellifleri, laboratuvar görevlileri ve yapı yüklenicisine (müteahhide) karşı tazminat davası açabilir.
- TBK’na göre Haksız Fiilden kaynaklanan Tazminat davası ; zarar gören ile arasında sözleşme ilişkisi olsun olmasın zarar görenler; yüklenici, denetçi mimar ve mühendisler gibi kusurlu kişilere ve kusuru olsun olmasın yapı eseri sahibine karşı açılabilir.
- Şöyle ki; yüklenici, denetçi mimar ve mühendisler gibi yapının kötü yapılmasındaki her tür kusuru, ihmali bulunan kişiler, yapıda otursun oturmasın o yapı sebebiyle zarar gören herkese karşı sorumlu olur, bu kişilere karşı tazminat davası açılabilir.
- Yapı eseri sahibi; TBK Md. 69. Gereğince yapı eserinin yapımındaki bozukluk veya bakımındaki eksiklik sebebiyle doğan zarardan o yapıda otursun veya oturmasın, o yapıdan zarar gören herkese karşı, kötü yapım veya bakımından ötürü kusuru bulunmasa dahi sorumlu olur, bu kişiye karşı tazminat davası açılabilir.
- Zarar gören kişiler yerel yönetimlere veya valiliklere ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına tazminat davası açılabilir. Bina ve yapıların projeye ve imara aykırı olarak yapılması halinde bunlardan haberdar olduğu halde işlem yapmayan belediyelerin de hizmet kusuru nedeniyle sorumluluğuna gitmek mümkündür.
- İmar Kanunu’na göre yapıya kat, inşaat ve oturma izni veren ya da imara ve iskana açılmaması gereken alanı imara açan yerel yönetimler ile imar planlarını onaylayan ve ruhsat veren Çevre , Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı sorumludur.
- İmar Affı; projeye ve imara aykırı olarak yapılan yapıların devlet tarafından kullanılması veya işletilmesine müsaade edilmesi, hukuk dışılığın hukuka uygun hale getirilmesidir. İmar affı ile kat sayısı, kolon sayısı yapı malzemesi gibi fen ve tekniğe aykırın olan bina ve yapılar meşruiyet kazanmıştır. Deprem nedeniyle bunların verdikleri zararlardan devlet hizmet kusuru nedeniyle sorumludur.
c.2. Tazminat İsteyebilecek Kişiler ve İstenebilecek Zararlar
Deprem sebebiyle hasar gören veya yıkılan yapılar sebebiyle,
- Ölüm gerçekleştiyse ölenin yasal mirasçıları, cenaze giderlerinin ve eğer ölüm hemen gerçekleşmemişse karşılanmamış tedavi giderlerinin ve iş göremediği sürede meydana gelen kazanç kaybının giderilmesini isteyebilir; ölenin ölmeden önce süregelen maddi desteğini veya ölmeseydi gelecekteki muhtemel maddi desteğini kaybeden kişiler (ölenin birlikte yaşadığı kişi, çocuğu, anne babası, nişanlısı gibi) destekten yoksun kalma zararının giderilmesini isteyebilir; ölenin yakınları (eş, anne, baba, çocuk gibi) ayrıca manevi tazminat isteyebilir.
- Beden bütünlüğü bozulmuşsa (yaralanma, hastalık, engellilik gibi), yaralanan kişi, karşılanmamış tedavi giderlerinin, dürüstlük çerçevesinde yapılan bakım giderlerinin, geçici iş göremezlik zararının giderilmesini isteyebilir ve ayrıca manevi tazminat isteyebilir. Ağır yaralanma halinde yaralananın yakınları sadece manevi tazminat isteyebilir.
- Taşınır veya taşınmaz malların kısmen veya tamamen hasara uğraması halinde, mal sahipleri malda meydana gelen değer kaybı, onarım giderleri, onarım süresince malın kullanılamaması sebebiyle yapılan masraflar gibi maddi zararların tazminini talep edebilir.
- Destekten yoksun kalma zararına veya cismani zarara uğrayanların zararı aktüerya uzmanı bilirkişilere hesaplatılır, başlangıçta zarar gören zarar tutarını tam bilemediği takdirde belirsiz alacak davası açabilir.
c.3.Davaların Tabi Olduğu Süreler (İDARE DIŞINDA)
- Yapıda meydana gelen zarar satıcının veya yüklenicinin ağır kusurundan (kast veya ağır ihmal) kaynaklanıyorsa 20 YILDIR, ağır kusur yoksa taşınmaz yapılar için 5 YIL, taşınırlar için 2 yıldır.
- Dava sigorta sözleşmesine dayanıyorsa sigorta tazminatı alacağının muaccel olmasından itibaren 2 YIL, herhalde rizikonun gerçekleşmesinden itibaren 6 YILDIR.
- Yapı denetimi hakkında Kanun’a dayanarak yapı yüklenicisine, yapı denetim firmasına, eser sahibi mimar veya mühendise, laboratuvar görevlilerine karşı açılan dava için yapının taşıyıcı sistemi için 15 YIL, taşıyıcı olmayan diğer kısımları için 2 YIL olup bu süre yapı kullanma izninin alınmasından itibaren başlar.
- Dava Haksız Fiile ilişkin TBK hükümlerine dayanıyorsa zararın ve sorumlunun öğrenilmesinden itibaren 2 YIL, her durumda “fiilin işlendiği tarihten başlayarak” 10 YILDIR. Zarar yapının kötü yapıldığı tarihte değil depremle birlikte doğduğu için 10 YILLIK SÜRE DEPREM TARİHİNDE İŞLEMEYE BAŞLAR.
- Ülkemizde yaşadığımız 1999 depreminden sonra açılan davalarda Yargıtay; “deprem nedeniyle can ve mal kaybına yol açan zarar verici eylemlerde, haksız fiilin unsurlarından zarar unsurunun bina veya yapının yapıldığı anda değil, deprem olayının gerçekleştiği anda doğduğundan, zamanaşımı süresinin deprem olayından itibaren başlayacağı” kabul edilmiştir.
- Ayrıca tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır. Dolayısıyla haksız fiile dayanan tazminat davasının tabi olduğu zamanaşımı süresi, olası kastla öldürme halinde 20 YIL, bilinçli taksirle öldürme halinde 15 YILDAN AZ OLAMAZ.
c.4 Görevli ve Yetkili Mahkeme
Kiraya verene, satıcıya, yüklenici, sigorta şirketine karşı sözleşmeye dayanarak açılan davaların, davalıların yerleşim yerleri veya depremin olduğu yerdeki hukuk mahkemelerinde açılması gerekir. Kira sözleşmesinde Sulh Hukuk Mahkemesi, konut için yapılan satış, eser, sigorta sözleşmesinde Tüketici Mahkemesi, ticari davalarda Ticaret Mahkemesi görevlidir.
Dava haksız fiil hükümlerine dayanıyorsa davalının yerleşim yerindeki, depremin olduğu yerdeki veya davacının yerleşim yerindeki Asliye Hukuk Mahkemesinde açılır.
Zorunlu Deprem Sigortası (DASK) bulunan yapılar için Doğal Afet Sigortaları Kurumu, depremden dolayı meydana gelen maddi hasarlar için 25.11.2022’den itibaren 640.000 TL üst sınırına kadar olmak üzere ev sahibi sigortalıya sigorta öder.
DASK ile ortalama ne kadar ödeme yapılır?
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının konut metrekare bedelleri baz alınır. 2023 için metrekare değerleri;
Betonarme 3.016 TL, Diğer yapılar 2.080 TL, bu tutarların metreyle çarpılarak ödenecek tutarları tutar.
DASK Ödemesi Nasıl Alınır?
Bunun için hasar bildirimi yapılmalıdır. Hasar bildirimi yapılacak yerler;
-Alo 125,
-DASK Resmi Web Sitesi,
-DASK poliçesi yapan sigorta şirketi,
-E-Devlette “Hasar İhbarı” sayfası”
DASK İhbarında İstenen Bilgiler Nelerdir?
-Hak sahibi TC kimlik numarası
-DASK poliçe numarası veya adres kodu
-Tapu bilgileri
-Hasar yeri adresi
-Telefon numarası
DASK Ne Zaman Ödeme Yapar?
Hasar ihbarı yapıldığında görevliler hasar tespiti için olay yerine gider. İnceleme sonrası rapor hazırlanır. Hasar tespit raporu üzerinden yapılan değerlendirme ile ödenecek olan tutar belirlenir ve 1 ay içinde banka hesabına ödeme yapılır.
DASK Ödemesi için Binanın Yıkılma Şartı Var Mıdır?
DASK ödemesi için binanın yıkılmış olması gerekmemektedir. DASK poliçesi kapsamında hem tam hasar hem de kısmi hasarlar sigorta bedeline kadar ödenir.
Evde Kredi Nedeniyle İpotek Varsa DASK Kime Ödenir?
Konutta ipotek varsa, ipotek koyan kabul ederse tazminat ödemesi tapu veya veraset ilamındaki hak sahibine yapılır. İpotek koyan (örneğin banka) kabul etmezse ipoteği koyana ödeme yapılır.
DASK’ta Üst Limit Nedir?
2023 yılı için ödenecek tutar 640.000 TL’den fazla olamaz. Metrekare nedeniyle ücret fazla çıksa da azami ödeme tutarı budur. Aşan kısmı için ancak eğer varsa konut sigortasına başvuru yapılabilir.
İsteğe bağlı deprem sigortası bulunan yapılar için sigortalıya sigorta şirketi tarafından sigorta poliçesindeki üst sınıra bağlı olarak meydana gelen maddi hasar için sigorta tazminatı ödenir.
4-DEPREMZEDELERE KAMU YARDIMI
Hak sahibi Yıkılan veya ağır hasar gören bina veya yapı ile olan mülkiyet ilişkisini ortaya koyan / ispatını yapan herkes yeniden inşa edilecek konutlardan ayrıca konut kredisinden yararlanabilecek afetzedeleri ifade eder.
Deprem nedeniyle kimler hak sahibi olabilir?
- Afet sebebiyle konutları yıkılan, oturulmayacak derecede zarar gören aileler,
- Ebeveynine ait olan başka bir konutta ebeveyninden ayrı olarak oturmakta olan evli kişiler,
- Afet sebebiyle dükkan fırın gibi işyerleri yıkılan, hasar gören kimseler,
- İştirak veya müşterek malik oldukları konut veya iş yeri hasar görenler
- Depremzedelere yeniden konut yapılması amacıyla konutları kamulaştırılan kimseler.
Kimler Hak Sahibi Olamaz?
- Hasar gören taşınmaz dışında kendisine veya eşine ait olan o yerde aynı cins hasarsız konut, iş yeri ve ahırları olanlar;
Taşınmazı hasar görenler (hem zarar gören hem hasarsız taşınmaz müstakil ise hak sahibi sayılmıyor)
Hem zarar gören hem hasarsız taşınmazın hisseli olması halinde hak sahibi sayılıyor
Zarar gören taşınmaz müstakil, hasarsız taşınmaz hisseli ise hak sahibi sayılır.
- Hak sahibi ebeveyni ile birlikte oturan evli kişiler ebeveynleri dışında kendileri için hak iddia edemezler.
- Kiracı ve misafir olanlar
- Taşınmazı hasar gören tüzel kişiler
- Kendilerine ait olmayan arazi/arsa üzerinde inşaat ruhsatı olmadan konut , iş yeri ve ahır yapanlar
- Yer kayması, su baskını, kaya düşmesi ve benzeri sebeplerle imar planında yapı yapılması sakıncalı olarak belirlenen yerlerde ruhsatsız olarak yapılan yapıların sahipleri
- DASK poliçesi olmayanlar
Birden fazla konutu olanlar hak sahibi olabilir mi?
Kendisine ve eşine ait aynı yerde aynı cins hasarsız konutu bulunanlar hak sahibi sayılmazlar, bu kişilere yeniden konut yapılmaz ve konut kredisinden yararlandırılmaz.
Birden fazla konutu zarar görenler tek bir konut için ödeme alabilirler.
Hasar tespiti neden gereklidir?
Hasar tespiti; nakdi yardım, geçici barınma ihtiyacının karşılanması ve kalıcı konut yardımlarından hangi depremzedeye ne oranda yapılacağına karar verebilmek için yapılması gerekmektedir.
Hasar tespiti nasıl derecelendirilir?
Hasar tespiti kapsamında deprem bölgesindeki binalar;
-Yıkık
-Acil yıktırılacak bina
-Ağır hasarlı
-Orta hasarlı
-Az hasarlı
-Hasarsız olarak sınıflandırılır.
Yıkık, acil yıktırılacak bina ve ağır hasarlı bina sahiplerine hak sahiplerine hak sahipliği koşullarını sağlaması şartıyla AFAD tarafından yeni konut yapılacaktır.
Orta hasarlı bina sahiplerine yeni konut yapılmaz fakat hak sahipliği koşullarını sağlaması şartıyla güçlendirme kredisi verilir.
Az hasarlı ve hasarsız binalar için ise konut kredisi verilmez.