İcra İflas Kanunu Uyarınca Aciz Vesikasının Düzenlenmesi İçin Gerekli Yasal Şartlar ve Yasal Şekilde Düzenlenmeyen Aciz Vesikasının İptali Yolu

İcra İflas Kanunu Uyarınca Aciz Vesikasının Düzenlenmesi İçin Gerekli Yasal Şartlar ve Yasal Şekilde Düzenlenmeyen Aciz Vesikasının İptali Yolu


Makalemizde İcra İflas Kanunu uyarınca aciz vesikasının düzenlenmesi için gerekli yasal şartlar ve yasal şekilde düzenlenmeyen aciz vesikasının iptal yolunu açıklayacağız.

1-)İCRA DAİRESİNİN ACİZ VESİKASI DÜZENLERKEN DİKKAT ETTİĞİ HUSUSLAR

İcra İflas Kanununun 105. ve 143. Maddesinde aciz vesikası düzenlenirken araştırılması gereken hususlar belirtilmiştir. Aciz vesikası düzenlenirken sadece fiili haciz tutanağı dikkate alınmadan icra dairesi tarafından borçlunun tüm malvarlığının kapsamlı şekilde araştırılması gerekmektedir. Araştırılması gereken hususlara emsal olarak göstereceğimiz İstanbul 13. İcra Dairesinin 03.09.2015 tarihli kararında aciz vesikası düzenlenirken nasıl bir yol izleneceği belirtilmiştir.

Borçlunun işyeri ve evine fiili haciz yapılarak hacze kabil malvarlığının olup olmadığına bakılacak, 3. kişilerde bulunan hacze kabil malvarlığı araştırılacak, sadece Takbis sorgusunun yeterli olmaması nedeniyle; borçlunun tüm bankalardaki yatırım hesaplarının, borçlunun muhtemel miras paylarının araştırılması, gemi ve deniz taşıtları sicilinin araştırılması, uçak ve hava taşıtlarının araştırılması, 3. kişilere ait olan taşınır taşınmaz üzerine borçlu lehine ipotek, rehin, intifa hakkının olup olmadığının araştırılması, maden ruhsatının olup olmadığının, ulusal sermaye piyasasında faaliyet göstermekte olan aracı kurumlardaki yatırım hesaplarının araştırılması, Patent Enstitüsüne kayıtlı marka ve telif haklarının, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı Kültür ve Turizm Müdürlüklerinden turizm nedeniyle herhangi bir döviz kazandırıcı faaliyetinin olup olmadığının Maliye Bakanlığından döviz kazandırıcı faaliyetinin olup olmadığının araştırılması, alacaklı olduğu dosyaların araştırılması gerekmektedir. Ayrıca fiili haciz tutanağı tanzim edilirken borçlunun tüm malvarlıkları tespit edildikten sonra kalan borç miktarının fiili haciz tutanağında gösterilmesi ve hacze kabil malların değerinin gösterilmesi gerekmektedir. Kısaca özetlemek gerekirse borçlunun sadece gayrimenkul ve araçlarının araştırılması, ev ve işyerinin haczi yeterli olmamaktadır borçlunun tüm malvarlıklarının araştırılması sonrasında değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.

Aşağıda İstanbul 13. İcra Dairesinin 2013/25580 Esas sayılı 03.09.2015 tarihli kararı örnek olarak sunulmaktadır.

2-)İCRA MEMURUNUN DÜZENLEDİĞİ ACİZ VESİKASININmİCRA HUKUK MAHKEMESİNDE ŞİKAYET YOLUYLA İPTALİ MÜMKÜNDÜR.

İcra memurunun işlemlerine karşı İcra İflas Kanunun 16. ve 18. maddesinde şikayet yoluna başvuru yapılabileceği belirtilmiştir. Nitekim bu yönde yüksek mahkeme kararları mevcuttur.

Yargıtay 12. HD., E. 2014/22533 K. 2014/26002 T. 04.11.2014 sayılı kararına göre; Somut olayda, icra müdürlüğünce 15.06.2006 tarihinde İİK.nun 143. maddesine dayalı olarak kesin aciz vesikası düzenlendiği görülmüştür. Aciz vesikasının icra müdürlüğünce İİK.nun 143.maddesine göre düzenlediğinin belirtilmesi karşısında, bu madde uyarınca verilmiş kesin aciz vesikası olduğunun kabulü zorunludur. Taraflardan her hangi birinin şikayeti sonucu icra mahkemesince iptal edilmediği sürece de geçerliliğini koruyacaktır.” şeklindeki açıklamasıyla aciz vesikasının icra mahkemesinde iptal edilebildiği belirtilmiştir.

Yargıtay 12. HD., E. 2021/2188 K. 2021/6920 T. 24.6.2021 sayılı kararına göre; İİK’nun ‘Borç Ödemeden Aciz Vesikası” başlıklı 105. maddesinde de aynen; “Haczi kabil mal bulunmazsa haciz tutanağı 143 üncü maddedeki aciz vesikası hükmündedir. İcraca takdir edilen kıymete göre haczi kabil malların kifayetsizliği anlaşıldığı surette dahi tutanak muvakkat aciz vesikası yerine geçerek alacaklıya 277 nci maddede yazılı hakları verir.” hükmü bulunmaktadır.

Aciz belgesi borçlunun malvarlığının alacaklının alacağını karşılamaya yetmediğini gösteren tek ispat aracıdır. Haczedilen taşınır ve taşınmazlar hakkında, haczin yapıldığı mahalde haczi yapan memur tarafından bir tutanak düzenlenir. İİK’nun 102. maddesine göre haciz tutanağına alacaklı ve borçlunun ad ve soyadları, alacağın miktarı, haczin yapıldığı gün ve saat, haczedilen malların cins ve miktarı ile kıymetleri ve varsa üçüncü kişilerin iddiaları yazılarak haczi yapan memur tarafından imza edilir. Ayrıca hazır bulunan alacaklı, varsa vekili, borçlu, yediemin ve bilirkişiler de tutanağı imza ederler. Borçlunun haczedilen malları alacağı karşılamaya yeterli olmazsa veya haczi kabil mal bulunmazsa bunlar da tutanağa yazılır.

(İİK.m.102/son). Alacaklı veya borçlu haciz sırasında hazır değilse, kendilerine tebligat yapılarak üç gün içinde tutanağı inceleyip diyecekleri varsa bildirmeleri için davet olunurlar (İİK.m.103). Bu üç günlük süre yapılan haciz işlemine karşı şikayet süresinin başlamasını sağlamak amacına yöneliktir.

Bu durumda; somut olayda, haciz sırasında hazır olmayan şikayetçiler takipte borçlu olup taraf sıfatını haiz olduklarından, borçluların haciz tutanaklarının yasal şartları taşımadığından bahisle aciz vesikası hükmünde olmadığını şikayet yoluyla icra mahkemesi nezdinde ileri sürüp haciz tutanaklarına yönelik şikayette bulunarak iptalini istemekte hukuki yararları vardır. Hal böyle olunca somut olaydaki şikayete yönelik uyuşmazlığı gidermek icra mahkemesinin görev ve yetkisinde olduğundan borçluların şikayetlerine ilişkin bir hüküm verilmesi gerekmektedir.

O halde Bölge Adliye Mahkemesince; borçluların şikayetinin esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.” şeklindeki açıklamasıyla icra memurun düzenlediği aciz vesikasının yasal şartları taşımadığı ileri sürülerek icra hukuk mahkemesinde şikayet yoluyla iptal davası açılabileceği belirtilmiştir.

Yargıtay 12. HD., E. 2011/16443 K. 2012/2464 T. 7.2.2012 “Alacaklı tarafından borçlu hakkında çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan icra takibinin kesinleşmesinden sonra oluşan zamanaşımı nedeniyle borçlu vekilince TTK.nun 662, 726, 730 ve İİK.nun 71/33-a maddeleri uyarınca icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasına karar

verilmesinin istendiği anlaşılmaktadır.

İİK.nun 143. maddesi uyarınca düzenlenen kesin aciz vesikası zamanaşımını keser ve aynı maddenin 6. fıkrası uyarınca aciz vesikasına bağlanan borç, borçluya karşı, aciz vesikasının düzenlenmesinden itibaren yirmi yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar.

Somut olayda, icra müdürlüğünce 12.09.2008 tarihinde İİK.nun 143.maddesine dayalı olarak kesin aciz vesikası düzenlendiği görülmüştür. Aciz vesikasının icra müdürlüğünce İİK.nun 143.maddesine göre düzenlediğinin belirtilmesi karşısında, bu madde uyarınca verilmiş kesin aciz vesikası olduğunun kabulü zorunludur. Taraflardan her hangi birinin şikayeti sonucu icra mahkemesince iptal edilmediği sürece de geçerliliğini koruyacaktır.

Bu durumda kesin aciz vesikasının düzenlendiği tarihe kadar TTK.nun 726. maddesinde öngörülen altı aylık zamanaşımı süresi geçmediğine ve aciz vesikasının düzenlendiği tarihten itiraz tarihine kadar da İİK.nun 143/6. maddesinde düzenlenen 20 yıllık sürede dolmadığına göre mahkemece itirazın reddi yerine istemin kabulü ile icranın geri bırakılmasına karar verilmesi isabetsizdir.” şeklindeki açıklamasıyla aciz vesikasının icra mahkemelerince iptal edilmesinin mümkün olduğu belirtilmektedir.

3-)İCRA İFLAS KANUNU 277 VE DEVAMINDAKİ MADDELER UYARINCA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNDE AÇILAN TASARRUFUN İPTALİ DAVALARINDA İCRA MEMURU TARAFINDAN DÜZENLENEN ACİZ VESİKASININ GEÇERSİZLİĞİ AYNI MEHKEME TARAFINDAN İNCELENEREK HÜKÜM KURULABİLİR.

İcra İflas Kanununun 277. ve devamındaki maddelerde tasarrufun iptali davaları düzenlenmiştir. Bilindiği üzere tasarrufun iptali davalarının görülebilmesinin ön koşullarından biri aciz vesikasının bulunmasıdır. Bahse konu davada davacının mahkemeye sunmuş olduğu aciz vesikasın geçersizliği mahkemece resen incelenebileceği gibi davalılar tarafından ileri sürülebilir. Nitekim bu yönde yüksek mahkeme kararları mevcuttur.

Yargıtay 17. HD 2010/1379 E.  ,  2010/3162 K sayılı kararı; “Borçlunun murisi … intikal eden Selçuk, 428 parsel ve 557 parsellerde de miras hissesi bulunmaktadır.

Borçluya mirasen intikal eden … plakalı aracın varlığı da iddia edildiğinden öncelikle borçluya ait üç taşınmaz ile aracın değeri tespit edilerek aciz halinde olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken haciz tutanaklarının geçici aciz belgesi olarak kabulü isabetli görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 6.4.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.” şeklindeki açıklamasıyla borçlunun aciz halinde olup olmadığının mahkemece araştırılması gerektiği belirtilmiştir.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 03.03.2020 tarihli ve 2018/5743 E., 2020/2452 K  sayılı kararına göre; “Yapılacak iş, borcun dayanağı olan belgenin getirtilerek, tasarrufun borcun doğumundan sonra yapılıp yapılmadığının tesbit edilmesi, sonrasında borçlunun aciz halinin varlığının araştırılması ve bu ön koşulların gerçekleşmiş olduğunun anlaşılmış olması halinde borçlu ile üçüncü kişi arasındaki akrabalık durumu dikkate alınarak değerlendirme yapılmasından ibarettir.” şeklindeki açıklamasıyla borçlunun aciz halinin varlığının araştırılması gerektiği belirtilmiştir.

KISACA ÖZETLEMEK GEREKİRSE; İİK MD 16 UYARINCA ŞİKAYET YOLUYLA ACİZ VESİKASININ İPTALİ MÜMKÜNDÜR. ANCAK TTK UYARINCA AÇILACAK İCRANIN GERİ BIRAKILMASI VEYA İİK UYARINCA TASARRUFUN İPTALİ DAVALARINDA MAHKEMENİN  ACİZ VESİKASINI İNCELEME YETKİSİ OLDUĞU İÇİN SAYILAN DAVALAR AÇILDIKTAN SONRA İCRA HUKUK MAHKEMESİNDE ŞİKAYET YOLUYLA ACİZ VESİKASININ İPTALİ DAVASININ AÇILMASINDA HUKUKİ YARAR BULUNMAMAKTADIR.