İstinaf Kanun Yolu Aşmasında Dava Ve Cevap Dilekçesi Islah Edilemez.

İstinaf Kanun Yolu Aşmasında Dava Ve Cevap Dilekçesi Islah Edilemez.


KANUN MADDELERİ KAPSAMINDA AÇIKLAMA:

6100 sayılı kanunda ıslahın hangi aşamada yapılacağı belirtilmiştir. İlgili kanun maddeleri:

Yapılamayacak işlemler MADDE 357– (1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinde karşı dava açılamaz, davaya müdahale talebinde bulunulamaz, davanın ıslahı ve 166 ncı maddenin birinci fıkrası hükmü saklı kalmak üzere davaların birleştirilmesi istenemez, bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz.

Dipnot: (2) Bölge adliye mahkemeleri için yetki sözleşmesi yapılamaz. 42 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 35 inci maddesiyle, bu alt bende “tamamlanmasından sonra” ibaresinden sonra gelmek üzere “başvurunun esastan reddine veya” ibaresi eklenmiştir. 43 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 36 ncı maddesiyle, bu bölüm başlığında yer alan “yapılmasına” ibaresi “yapılması ve” şeklinde değiştirilmiştir. (3) İlk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği hâlde incelenmeden reddedilen veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan deliller bölge adliye mahkemesince incelenebilir.

Islahın zamanı ve şekli MADDE 177– (1) Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. (2) (Ek:22/7/2020-7251/18 md.)(17) Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz. (3) Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir.

YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA AÇIKLAMA:

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ EVRESİNDE DAVANIN ISLAHI MÜMKÜN DEĞİLDİR. BAM, YEREL MAHKEME KARARINI KALDIRDIKTAN SONRA YEREL MAHKEMEDE TAHKİKATA İLİŞKİN YARGILAMA YAPILIRSA DAVALI SÜRESİNDE CEVAP DİLEKÇESİ VERMİŞSE ISLAHLA İLK İTİRAZ OLMAYAN ZAMANAŞIMI DEFİİ İLERİ SÜRÜLEBİLİR.

Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2020/8787 E,  2021/12798 K sayılı kararına göre: Bu itibarla davalı idare vekilinin tüm, davacılar vekilinin ise sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Şöyleki; Mahkemenin ikinci kararı öncesinde bilirkişi kurulunca dava tarihine göre belirlenen bedel olan 9.892.613,79 TL üzerinden nisbi harcı yatırılmak suretiyle dava ıslah edilmiş olup, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 15.06.2017 tarih 2017/5738 E. 2017/5454 K. sayılı ilamında yukarıda belirtildiği gibi ıslah ile ilgili olarak bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı ve ancak koşulları varsa ek dava açılabileceği gerekcesiyle ıslah isteğinin ret edilmesi ve dava dilekçesindeki taleple bağlı kalınarak hüküm kurulması gerekcesiyle mahkemenin üçüncü kararı bozulmuş ve mahkemenin dördüncü kararının da asıl dava yönünden onanarak, ek davanın zamanaşımı süresi içerisinde açılmadığından dolayı reddine karar verilmesi gerekcesiyle bozulması üzerine, mahkemece bozma ile kesinleştiğinden asıl dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurularak, ek dava yönünden bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verilmiş ise de, 28.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nun 177/2. maddesi ile Yargıtay’ın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceğine dair açık düzenleme yapıldığı ve bu itibarla bozmadan sonra ıslah yapılabileceği anlaşıldığından, değerlendirme tarihi olan 21.10.1988 tarihine göre arazi niteliğindeki taşınmaza net gelir metoduna göre 3,42 TL/m2 birim bedeli üzerinden 4.679.493,66 TL değer biçen 10.08.2015 havale tarihli bilirkişi kurulu raporu esas alınmak suretiyle ıslah da gözetilerek asıl davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken,  yazılı şekilde hüküm kurulması, Doğru görülmemiştir.” ve,

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/1621 E. , 2021/10972 K sayılı kararına göre: “1) Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. HMK’nın 176 ncı maddesinde ıslah; “Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir.” olarak tanımlanmıştır. HMK’nın 177 ve devamı maddeleri uyarınca ıslahın ancak tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği, 04/02/1948 tarihli ve 1944/10 Esas 1948/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararına göre de; Yargıtayca hüküm bozulduktan sonra ıslahın yapılamayacağı kabul edilmiştir. Ancak 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 28/07/2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Anılan Kanun’un 18 inci maddesi ile 6100 sayılı Kanunun 177 nci maddesine (birinci fıkrasından sonra gelmek üzere) eklenen ikinci fıkrayla; “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.” hükmü getirilerek, Yargıtayın bozma kararından sonra ıslah yapılabileceği açıkça hüküm altına alınmıştır.” Ve,

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2021/10852 E,  2021/15039 K sayılı kararına göre: “Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir.

Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir.  Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür (Yargıtay HGK. 04.06.2011 gün 2010/ 9-629 E. 2011/ 70. K.)” 
ve,

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2021/8373 E.,  2021/14398 K sayılı kararına göre: 2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, cevap dilekçesinin ıslahının harca tabi olup olamadığı noktasında toplanmaktadır.
Cevap dilekçesinin kendisi harca tabi olmadığı için cevabın ıslahının harca tabi olması düşünülemez. Davalı vekili süresinde verdiği cevap dilekçesinde öne sürmediği davaya karşı zamanaşımı def’ini cevabını ıslah ederek ileri sürmüştür. Mahkemece 22.11.2013 tarihli kararda cevabın ıslahı ile zamanaşımı def’inin ileri sürülebileceği kabul edilmiş, bu kararın taraflarca temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesinin 26.05.2014 tarihli ve 2014/3392 esas, 2014/11259 karar sayılı ilamı ile cevap dilekçesinin ıslahına ilişkin harç yatırılmadığı için davalının cevap dilekçesinin ıslahına değer verilemeyeceği gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 04/02/1959 tarihli ve 1957/13 esas, 1959/5 karar ile 09/05/1960 tarihli ve 1960/21 esas, 1960/9 karar sayılı kararlarında belirtildiği üzere, Yargıtay’ca maddi hata sonucu verilen bir karara mahkemece uyulmasına karar verilmesi halinde dahi usulü kazanılmış hak oluşmaz ve Yargıtay’ın hatalı bozma kararından dönülmesi mümkündür.
Sonuç itibariyle, Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesinin anılan bozması maddi hataya dayalı olduğundan davacı lehine usulü kazanılmış hak oluşturmayacağı da gözetilerek davalının davaya karşı zamanaşımı def’i değerlendirilerek hesaplama yapılan bilirkişi raporuna göre dava konusu alacakların hüküm altına alınması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile verilen karar hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA,” 
ve,

Hukuk Genel Kurulunun 2018/984 E,  2021/1182 K sayılı kararına göre: 26. Az yukarıda değinildiği üzere ıslahın konusunu tarafların yaptıkları usul işlemleri oluşturduğundan taraflardan birinin ıslah yoluna başvurabilmesi için daha önce yapmış olduğu bir usul işleminin bulunması gerekir. HMK’ nın 176. maddesinde taraflardan her birinin yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu nedenle cevap dilekçesinin ıslahı için öncelikle yapılması gereken usul işlemi davaya cevap vermekten ibarettir. Cevap dilekçesinin hiç verilmemiş olması hâlinde ortada ıslah edilmesi mümkün bir usul işleminin varlığından söz edilemez. Aksi hâlde, suskun kalınarak hiç cevap verilmemiş olması hâlinin bir usul işlemi olarak kabulü gerekir. Bu çerçevede süresi geçtikten sonra yapılan ve karşı çıkılan savunmanın da hiç yapılmamış gibi olduğunu ve aynı hukukî sonucu doğuracağını belirtmek gerekir. Usul işleminin ıslahla düzeltilmesi öncelikle geçerli bir hukukî işlemin varlığını gerektirdiğinden, yapılmamış hükmünde sayılan bir usul işleminin ıslahla düzeltilmesi de düşünülemez…

29.Ayrıca, davalının süresinden sonra verdiği cevap dilekçesini ıslah ederek zamanaşımı def’inde bulunabileceğini kabul etmek ıslah ile kaçırılmış olan sürenin geri getirilmesi, daha doğrusu ıslah ile davaya cevap verilmesi sonucunu doğuracaktırOysa kanun ile belirlenen süreler kesin olup, ıslah kaçırılmış olan süreleri geri getiren bir yol değildir. Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 07.06.2017 tarihli ve 2017/17-1093 E., 2017/1090 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.

30.Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece HMK’nın 176. maddesi uyarınca ıslahın konusunu tarafların yaptıkları usul işlemleri oluşturduğundan TARAFLARDAN BİRİNİN ISLAH YOLUNA BAŞVURABİLMESİ İÇİN DAHA ÖNCE YAPMIŞ OLDUĞU BİR USUL İŞLEMİNİN BULUNMASI GEREKTİĞİ, YASAL SÜRESİ GEÇTİKTEN SONRA VERİLEN VE DAVACI ARSA SAHİBİNİN İTİRAZI İLE KARŞILAŞTIĞI İÇİN HİÇ VERİLMEMİŞ SAYILAN CEVAP DİLEKÇESİNİN ISLAHI SURETİYLE ZAMANAŞIMI DEF’İNİN İLERİ SÜRÜLMESİNİN MÜMKÜN OLMADIĞI, HMK’nın 141. maddesinde düzenlenen savunmanın genişletilmesi yasağına aykırı şekilde süresi geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def’ine davacının muvafakat etmediği gözetilmeksizin, süresinden sonra cevap dilekçesi verilmesinin ya da hiç cevap dilekçesi verilmemesinin ıslahla zamanaşımı def’i hakkını ortadan kaldırmayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilerek davanın zamanaşımından reddine yönelik hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.” şeklindeki açıklamasıyla süresi içinde verilen cevap dilekçesinin ıslah edilerek ilk itirazlardan olmayan zamanaşımı defiinin tahkikat bitene kadar veya Yargıtay ya da bam bozma kararı sonrası tahkikata ilişkin yapılan yargılamada tahkikat bitene kadar ileri sürülebileceği belirtilmiştir.