Kuruma Eksik Bildirilen Hizmetlerin Tespitinde Hak Düşürücü Süre

Kuruma Eksik Bildirilen Hizmetlerin Tespitinde Hak Düşürücü Süre


Örnek Dava & Karar Description

YHGK

Esas : 2004/21-369

Karar : 2004/371

Tarih : 23.06.2004

 

KARARIN ÖZETİ:

Sigortalının iş yerinde geçen çalışması (birgün dahi olsa) kuruma bildirildiğinde, kurumun bu çalışmadan haberdar olduğu kabul edilerek, bildirilen sürenin dahil olduğu kesintisiz (blok) çalışma döneminin tamamı için HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE İŞLEMEZ.

KURUMA EKSİK BİLDİRİLEN HİZMET TESPİTİ ( Bordro Tanıkları )
HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Kuruma Eksik Bildirilen Hizmetlerin Tesbiti )

İşverenince çalışması kuruma kısmen bildirilen sigortalının eksik bildirimlere yönelik olarak açtığı davada hakdüşürücü süre gerçekleşmemiş olup;
bordro tanıklarının beyanları ile de fiili çalışma olgusu kanıtlanmıştır.

Mahkemece bu döneme ilişkin sigortalı hizmetin varlığının tespiti usul ve kanuna uygun olup, direnme kararının onanması gerekir.fk

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:

Taraflar arasındaki “hizmet tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;

İstanbul 4.İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.11.2002 tarih ve 2000/644-2002/849 s. kararın tetkiki davalı SSK vekili ve davalı Hayrettin Güler vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 01.05.2003 tarih ve 2003/2318-4138 s. ilamı ile ;

(…1.Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2.Davacı 1991-1994 tarihleri arası davalıya ilişkin işyerinde hizmet akdine dayalı olarak Kurum bildirim olup sürekli çalışma tespiti istenmiştir. İstek tanık sözlerine dayalı olarak kabul edilmiştir.

Gerçekten, davacının işyerindeki çalışmaları işe giriş ve çıkış bildirgeleriyle Kurum`a kısmi bildirilmiştir. Davanın kanuni dayanağı 506 s.  Kanunun 79/8.maddesi hükmünce ; Kurum`a bildirilmeyen hizmetinin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ait davanın, tespitini istediği hizmet verenin geçtiği yılın sonunda başlayarak 5 (3395 s.  kanun ile 20.06.1987-07.06.1994 tarihleri arası 10 yıl) içerisinde açılması gerekir.

Davacının tespitini istediği sürelerde 91/2.dönem sonrası sürekli çalıştığı bordro tanık beyanlarıyla sabittir. Bu dönemlerde 91/2-31.03.1992 tarihler arası tam bildirilmiş 01.06.1994-01.09.1994 tarihleri arası 10 tarih eksiği ile bildirilmiştir. Şu duruma göre 1991/2.döneme ait işe giriş gününden önceki dönem 10 senelik  hakdüşürücü süreye uğradığından reddi gerekir.

O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, işverence kuruma eksik bildirilen hizmet süresinin tespiti istemine ait olup, kanuni dayanağı 506 s. Sosyal Sigortalar Kanunu`nun 79.maddesidir.

Davacı 26.06.2000 günlü dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davalı işverenlere ilişkin işyerinde 1475 ve 506 s. yasalara tabi işçi statüsünde olmak üzere 1991 yılı Şubat ayından 1994 yılının Ekim ayına kadar bilfiil tam ay olarak çalışmasına karşın, bunların Sosyal Sigortalar Kurumuna eksik bildirildiğini kurumdan fiili hizmet belgesi istediğinde anladığını, ifadeyle, anılan ve noksan gösterilmiş bulunan fiili hizmet süresinin tespitini, davalı kurumun murakabe görevi ve kararın infaz mercii olması sebebiyle husumetin yöneltilmesini, masrafların davalı işverenden alınmasını istemiştir.

Davalı SSK vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının çalıştığını iddia ettiği döneme ait belgelerinin kuruma verilip verilmediğinin araştırılması ve bu konuda her türlü delilin toplanması gerektiğini, ifadeyle, davanın öncelikle hakdüşürücü süre, esasa girilmesi halinde de ispat edilemediğinden reddini savunmuştur.

Davalı işverenlerden Hayrettin Güler vekili cevap dilekçesinde; öncelikle 5 senelik  hakdüşürücü sürenin geçmesi nedeniyle, esasa girilmesi halinde de davacı işçinin çalışmalarının kuruma düzenli olarak bildirildiğini, işverenin faaliyet gösterdiği iş kolunda işçilerin parça başı çalıştıklarını, daha iyi ücret teklif edildiğinde işverene hiç haber vermeksizin dahi derhal işi bırakabildiklerini, davacı işçinin de bu biçimde zaman zaman çalışıp ayrıldığını, davacının çalışıp da SSK`ya bildirilmeyen herhangi bir süresinin olmadığını, davanın reddini savunmuştur.

Yerel Mahkeme:
“…Her ne kadar işe giriş bildirgesi verilmemiş ise de 4 aylık prim bordrolarında davacının isminin yer alması nedeniyle kurumun sigortalı çalışmadan haberdar olduğunun kabulü ile davanın 06.07.2002 tarihli bilirkişi raporunda tesbit edilen süreler yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.” Gerekçesiyle 1991/1 dönemde 90 gün, günlük 11.734 TL; 1991/3 dönemde 120 gün, günlük 15.667 TL; 1992/1 dönemde 30 gün, günlük 19.805 TL; 1992/2 dönemde 120 tarih günlük 24.652 TL; 1993/3 dönemde 120 tarih günlük 28.022 TL; 1993/1 dönemde 120 tarih günlük 31.619 TL; 1993/2. dönemde 120 tarih günlük 31.619 TL; 1993/3 dönemde 120 tarih günlük 35.595 TL; 1994/1 dönemde 120 tarih günlük 37.110 TL; 1994/2. dönemde 40 tarih günlük 41.654 TL ücretle olacağının kabul ve tespitine, davacı tarafından yapılan 46.160.000 TL yargılama giderinin davalı işverenden alınarak davacıya verilmesine, karar vermiştir.

Davalılardan kurum ve H. Güler vekillerinin temyizi üzerine Yüksek Özel Dairece: diğer temyiz itirazları reddedilmiş; 1991/2. döneme ait işe giriş gününden önceki dönem için ise “10 senelik  hakdüşürücü süreye uğradığından reddi gerektiği” gerekçesiyle hüküm bozulmuştur. Mahkemece önceki kararda direnilmiş; hüküm SSK ve işverenlerden Hayrettin vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının, 1991/1-2.dönemlerine ait talebi yönünden hakdüşürücü sürenin söz konusu olup olmadığı, noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle ifade edilmelidir ki, çalıştırılanlar 506 s. Sosyal Sigortalar Yasasının 2. ve 6.maddelerinde ön görülen koşulların oluşmasıyla birlikte kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Ancak, bu kimselerin aynı Yasanın 3.maddesinde sayılan istisnalara girmemesi gerekir. Çalıştırılanların, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sigortalı niteliğini kazanmaları Yasanın 6/1 maddesinde yer alan açık hüküm gereğidir.

Ne var ki, sigortalıların bazı haklardan yararlanmaları öncelikle kuruma bildirilmeleri, belli süre prim ödemiş olmaları ve yasanın gerektirdiği bilgilerin açık bir biçimde bilinmesi, koşullarına da bağlıdır. Anılan bilgi ve belgelerin kuruma ulaştırılmaması veya eksik ulaştırılması halinde ise bildirimsiz/kaçak çalıştırma olgusu ortaya çıkacaktır. Bu durum, prim ve gelir vergisi ödememek için işverenlerce sıklıkla başvurulan bir yol olup, ülkenin gerçeklerinden biridir. İşte bu noktada işçinin bir takım kanuni haklarından yararlanabilmesi için sigortalı hizmetinin tespitini istemesi gereği ortaya çıkmaktadır.

Bilindiği üzere, sigortalı hizmetin tespiti davaları kamu düzenini ilgilendirmekte ; bu niteliği gereği özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerekmektedir. Bu davaların kanuni dayanağı 506 s. Sosyal Sigortalar Yasasının 79.maddesinin 10 (eskisi 8) no.lu bendi olup; bu bentte “Yönetmelikle tesbit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tesbit edilmeyen sigortalıların hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde mahkemeye başvurarak hizmet tespiti isteyebilecekleri” açıklanmıştır.

Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere bu tür tesbit davasını ancak sigortalılar açabilir ve kimlerin sigortalı sayılacağı da az yukarda ifade edildiği gibi Yasanın 2 ve 3.maddelerinde hükme bağlanmıştır. Sigortalı tarafından açılan davada , her türlü delille kanıtlanabilen çalışma olgusunun usulünce belirlenmesinden sonra bu çalışmanın sigortalı çalışma olup olmadığı; ardından da ücret olgusu ve çalışılan zaman üzerinde durulmalıdır.

İşverenin , çalıştırmış olduğu sigortalılara ilişkin hangi belgeleri kuruma vermesi gerektiği Yasanın 79/1.maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin dördüncü kısmında işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi (SSİYön.Madde16) , dört aylık sigorta primleri bordrosu (SSİYön. Madde 17), sigortalı hesap fişi (SSİY. Yön. Madde 18) vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde artık Yasanın 79/10 (eski 8) maddesinde yer alan hakdüşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta ; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hakdüşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir. Sair taraftan, kurum tarafından yapılan bir tespitin olması halinde de aynı kabul şekline ulaşılmaktadır. Bu kabul şeklinin temelinde yatan neden; hiç bildirim yapılmayan sigortalılarla, kısmi bildirim yapılan sigortalıların aynı hukuksal statüye tabi tutulmalarının hukuka ve hakkaniyete aykırı olacağının düşünülmesidir.

Halen yürürlükte olduğu şekliyle dava açma süresi beş yıl olup, hakdüşürücü süredir. SSK nun yürürlüğe girdiği tarihte beş yıl olan hakdüşürücü süre 20.06.1987 gün ve 3395 s.  Yasanın beşinci maddesiyle on yıla çıkarılmışken, 01.06.1994 gün ve 3995 s.  Yasanın 3. maddesiyle, tekrar beş yıla indirilmiştir.

Diğer taraftan, kesintili bildirimle ilgili olarak 01.01.2000 gününde yürürlüğe giren 25.09.1999 gün ve 4447 s.  kanunun 11.maddesiyle 79.maddeye birinci fıkradan sonra gelmek üzere iki fıkra eklenmiş; işverenin sigortalıyı ayın bütün günlerinde çalıştırmadığını, belgeleriyle birlikte kuruma bildirmemişse , primleri ödenmeyen günler için resen prim tahakkuk ettirileceği ve 80.maddeye göre eksik kalan primlerin tahsil edileceği düzenlemesi getirilmiştir. Bu da göstermektedir ki, kısmi bildirimler sigortalının o ay içerisinde tam çalıştığı karinedir ve bunun aksini iddia eden, bu iddiasını ispat edecektir.

Somut olayda; davacı sigortalı , davalılar SSK ve işverenler Hayrettin ve Hayrullah olup; Davalılara ilişkin ayakkabı imalatı işyeri Kurumca 2.2410.010276009.34 sayı ile 01.04.1979 gününde 506 s.  Yasa kapsamına alınmıştır. 1998/2 itibariyle gayrifaal olduğu, 01.03.1998 gününde tekrar 506 s.  kanun kapsamına alındığı , dava gününde halen faaliyetine devam ettiği davalı Kurumca bildirilmiştir.

31.01.1995 gününde kurum müfettişlerince işyerinde yapılan tesbit ve incelemede işveren davacının işe giriş ve çıkış tarihlerine ait belgeleri sunamamıştır. Ne var ki, kuruma verilen bir kısım dönem bordrolarında davacının ismi yer almış ; bir kısmında ise yer almamıştır. Talep edilen Şubat 1991-Ekim 1994 arası dönem için fiili ve sürekli çalışma olgusu eksik verilen belgeler kapsamında aynı bordroda isimleri bulunan tanıkların beyanları ile doğrulanmıştır. 1991/2.dönemden sonraki sürelere ait hususlar bozma kapsamı dışında kalmakla kesinleşmiş; 1991/2 dönem bordrosunda davacının 120 tarih çalışması kuruma bildirilmiş; bu dönem içerisinde işe yeniden girişine ait bir kayda ise bordroda yer verilmemiştir. Uyuşmazlığa konu 1991/1.dönem bordrosu ise kuruma verilmemiştir.

Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda; işverenince çalışması kuruma kısmen bildirilen sigortalının eksik bildirimlere yönelik olarak açtığı davada hakdüşürücü süre gerçekleşmemiş olup; bordro tanıklarının beyanları ile de fiili çalışma olgusu kanıtlanmıştır. Mahkemece bu döneme ilişkin sigortalı hizmetin varlığının tespiti usul ve kanuna uygun olup, direnme kararının onanması gerekir.

Davalı SSK ve işveren Hayrettin Güler vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarda açıklanan sebeplerle ( ONANMASINA ), oybirliği ile karar verildi.

SON PAYLAŞILANLAR

Son Paylaşımlar