T.C.
ANKARA
7. İDARE MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/848
KARAR NO : 2022/2089
DAVACI : Z.S.
VEKİLİ : AV. HASAN TOK (E-tebligat)
DAVALI : ANKARA VALİLİĞİ /ANKARA
VEKİLİ : AV. D.B
DAVANIN ÖZETİ : Özel………… Lisesi’nde matematik öğretmeni olarak çalışmakta iken, anılan okulun 667 sayılı KHK ile kapatılması nedeniyle çalışma izni iptal edilen davacı tarafından, çalışma izninin iade edilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddi yönünde tesis olunan 31/03/2022
tarih ve E-46877618 sayılı işlemin; hukuka, hukuk devleti ilkesine, çalışma hürriyetine, hukuki güvenlik ilkesine, cezaların şahsiliği ilkesine aykırı olduğu ileri sürülerek iptaline karar verilmesi istenilmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ : Usule ilişkin olarak, davanın Milli Eğitim Bakanlığı husumetiyle görülmesi gerektiği ve süresinde açılmadığı, esasa ilişkin olarak ise, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Ankara 7. İdare Mahkemesi’nce, davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmeyerek ve dava dosyası incelenerek işin esası hakkında gereği görüşüldü:
Dava; Özel……… Lisesi’nde matematik öğretmeni olarak çalışmakta iken, anılan okulun 667 sayılı KHK ile kapatılması nedeniyle çalışma izni iptal edilen davacı tarafından, çalışma izninin iade edilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddi yönünde tesis olunan 31/03/2022 tarih ve E-46877618
sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme/AİHS) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinde “1. Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir. … 2. Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır. …” Sözleşme’nin “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” kenar başlıklı 8. Maddesinde de “(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.” hükümlerine yer verilmiştir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Özel Hayatın gizliliği” başlıklı 20.maddesinin birinci fıkrasında “Herkes özel hayatına…. Saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın gizliliğini dokunulamaz.” hususu temel norm olarak düzenlenmiştir.
5580 sayılı Kanun’un işlem tarihinde yürürlükte bulunan “Kurucu/kurucu temsilcisinin nitelikleri ve kurum binaları” kenar başlıklı 4. maddesinde “Kurum açacak veya açılmış bir kurumu devralacak olan gerçek kişilerle tüzel kişilerin temsilcilerinde; affa uğramış olsalar bile yüz kızartıcı bir suçtan yahut kasdî bir suçtan dolayı altı ay veya daha fazla hapis cezası ile mahkûm edilmemiş olma şartı aranır…” hükmüne, anılan Kanun’un ”Kurumlarda çalıştırılacak personel” kenar başlıklı 8.
maddesinde ise ”…Kurumların müdürleri, kurucu/kurucu temsilcisi tarafından; diğer yönetici ve öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticileri ise müdürlerince seçilir ve çalışma izinleri valiliğin iznine sunulur. Valiliğin izni alınmadan müdür ile diğer yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler işe başlatılamaz.
Gerekli şartları taşıyan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler için valilikçe çalışma izni düzenlenir. Çalışma izninin iptali yine valilikçe yapılır….” aynı Kanunun “Özlük hakları ve sorumluluklar” kenar başlıklı 9. Maddesinde de “Kurumlarda çalışan yönetici, öğretmen, uzman
öğretici ve usta öğreticiler ile kurucu veya kurucu temsilcisi arasında yapılacak iş sözleşmesi, en azbir takvim yılı süreli olmak üzere yönetmelikle belirtilen esaslara göre yazılı olarak yapılır.
Mazeretleri nedeniyle kurumdan ayrılan öğretmen ve öğreticilerin yerine alınacak olanlar ile devredilen kurumların yönetici, öğretmen ve öğreticileri ile bir yıldan daha az bir süre için de iş sözleşmesi yapılabilir…
b) Yetki, sorumluluk, ödül ve cezalar ile bunların uygulanması bakımından; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 1702 sayılı İlk ve Orta Tedrisat Muallimlerinin Terfi ve Tecziyeleri Hakkında Kanun, 4357 sayılı Hususi İdarelerden Maaş Alan İlkokul Öğretmenlerinin Kadrolarına Terfi, Taltif
ve Cezalandırılmalarına ve Bu Öğretmenler İçin Teşkil Edilecek Sağlık ve İçtimaî Yardım Sandığı ile Yapı Sandığına ve Öğretmenlerin Alacaklarına Dair Kanun ile 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun, hükümlerine tâbidir….1702 sayılı Kanuna göre meslekten çıkarılma veya 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve hâllerin işlenmesi hâlinde, Bakanlığın görüşü alınmak suretiyle personelin görevine, izni veren makam tarafından son verilir…” hükmüne, ”Çalışma izninin iptali ve geçici görevlendirme” kenar başlıklı 10. maddesinde de “İki defa teftiş raporuyla başarısızlığı tespit edilen yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticilerin çalışma izni, izni veren makam tarafından iptal edilir. Bu durum, ilgiliye tebliğ edilmek üzere kuruma bildirilir. Tebliğ, sözleşmenin feshine ve ilgilinin kurumla ilişiğinin kesilmesine yeter sebep teşkil eder. Kurumların teftiş ve denetlenmesi sırasında valilik, lüzum görülen durumlarda kurumun yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticilerini görevden uzaklaştırabilir. Bu takdirde valilikçe, geçici görevlendirme yapılarak gerekli tedbirler alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
5580 sayılı Kanun hükümleri de dayanak alınarak çıkarılan 20/3/2012 tarihli ve 28239 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nin (Yönetmelik) ”Görevlendirme” kenar başlıklı 26. maddesinde ise ”1) Eğitim
personelinin çalışma izin teklifleri;
a) Genel müdür, genel müdür yardımcısı ve müdürler için kurucular veya kurucu temsilcileri,
b) Yöneticiler dışındaki eğitim personeli için müdür tarafından yapılır….
(3) Kurum müdürlüğünce, çalışma izni verilmesi istenen eğitim personelinin (Ek ibare:RG-5/7/2014-29051) ve diğer personelin bu izne esas olan belgelerini eksiksiz olarak tamamlamak suretiyle evrakı kurumun doğrudan bağlı bulunduğu millî eğitim müdürlüğüne teslim edilir. Nitelik ve şartları uygun bulunanlara müracaattan itibaren 10 gün içinde çalışma izni valilikçe düzenlenir. Valilikten çalışma izni alınmadan personel işe başlatılamaz…” kuralına, aynı Yönetmelik’in “Çalışma izinlerinin uzatma onayı” kenar başlıklı 27. maddesinde de “(1) Kurum müdürünce eğitim personelinden görevine devam edeceklerin listesi ile birlikte yeniden düzenlenen sözleşmeleri, önceki sözleşmenin bitim tarihinden en geç 30 gün önce çalışma izinlerinin uzatılma onayı toplu olarak alınmak üzere millî eğitim müdürlüklerine verilir. Millî eğitim müdürlüklerince kurum ve eğitim personelinin mağduriyetine meydan verilmeyecek şekilde eski sözleşmenin bitim tarihinde çalışma izinlerinin uzatılma onayı verilir.” kuralına yer verilmiştir.
23.07.2016 tarih ve 29779 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin; “Kapatılan kurum ve kuruluşlara ilişkin tedbirler” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında; “Milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı belirlenen; a) Ekli (I) sayılı listede yer alan özel sağlık kurum ve kuruluşları, b) Ekli (II) sayılı listede yer alan özel öğretim kurum ve kuruluşları ile özel öğrenci yurtları ve pansiyonları, c) Ekli (III) sayılı listede yer alan vakıf ve dernekler ile bunların iktisadi işletmeleri, ç) Ekli (IV) sayılı listede yer alan vakıf yükseköğretim kurumları, d) Ekli (V) sayılı listede yer alan sendika, federasyon ve konfederasyonlar kapatılmıştır.” hükmüne, anılan maddenin 3. fıkrasında ise; ” Milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen yapı, oluşum veya gruplara ya da terör örgütlerine üyeliği veya iltisakı ya da bunlarla irtibatı belirlenen ve ekli listelerde yer almayan …, özel öğretim kurum ve kuruluşları…vakıf yükseköğretim kurumları…ilgili bakanlıklarda bakan tarafından oluşturulacak komisyonun teklifi üzerine bakan onayı ile kapatılır….” hükmüne yer verilmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’nün 21.07.2016 tarihli ve E.7783529 sayılı Genelgesi’nde; “Bakanlığımıza bağlı olarak faaliyet göstermekte iken 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine
Karşı İşlenen Suçlar” başlıklı bölümünde yer alan maddelerde düzenlenen suçlar kapsamında FETÖ/PDY terör örgütü bağlantılı olduğu tespit edilerek Cumhuriyet Savcılıklarınca haklarında işlem başlatılan özel öğretim kurumları ile özel öğrenci yurtları hakkında ilgi Makam Onayı doğrultusunda yapılacak işlemler aşağıda belirtilmiştir:…3. Cumhuriyet Savcılıklarınca haklarında işlem başlatılan özel öğretim kurumları ile özel öğrenci yurtlarından yönetimine kayyum atanmayan kurumlar ile kayyum atanan kurumlarda kayyum ataması yapılmadan önce görev yapan, yönetici, eğitimci, öğretmen, uzman öğretici, usta öğretici ve diğer personelin MEBBİS üzerinden tespitleri yapılarak çalışma izinleri valiliklerce iptal edilecek ve bu personele başka bir özel öğretim kurumunda çalışma izin onayı düzenlenmeyecek ve MEBBİS üzerinde gerekli bilgiler işlenecektir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Anılan Genelgeden sonra, söz konusu okullarda hangi tarihlerde görev yapan personelin çalışma izin onaylarının iptal edileceği yönünde oluşan tereddütü gidermek için, Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’nce tüm Valiliklere gönderilen 20.09.2016 tarih
ve E.9899240 sayılı yazıda özetle; kayyum atanan kurumlarda, kayyum ataması yapıldığı tarihten önce, 667 sayılı KHK’nın eki II sayılı listede ismine yer verilmek suretiyle kapatılan kurumlarda ise bu KHK’nın Resmi Gazete’de yayımlandığı 23.07.2016 tarihinde, anılan KHK’da verilen yetkiye
istinaden Bakan onayı ile kapatılan kurumlarda, Bakan onay tarihinde çalışmakta olan personelin çalışma izninin iptal edileceği belirtildikten sonra, son paragrafında “Burada belirtilen tarihlerden önce görev yapmış ve muhtelif nedenlerle ayrılmış olan personel, MEBBİS Özel Öğretim Kurumları
Modülünde yer alan 667 sayılı KHK Kapsamında Kurumu Kapatıldı butonunun kapsamı dışındadır.” ifadesine yer verilmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın 11.10.2016 tarihli ve 11116419 sayılı Genelgesi’nde; “… Bu uygulamalar sonucunda bazı personellerin mağdur duruma düştüğü yönündeki başvuruların Bakanlığımıza ve Valiliklere iletildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, ilgili KHK kapsamında kapatılan
kurumlarla ilgili olarak yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılan personel hakkında Valilikler tarafından komisyon oluşturularak, ilgili KHK kapsamında milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen yapı, oluşum veya gruplara ya da terör örgütlerine üyeliği veya iltisakı, bunlarla irtibatı
olmadığı belirtilen personellerin Valilikler tarafından Genel Müdürlüğümüze bildirilmesinin, ayrıca Bakanlığımızca kurulacak komisyonda bu personellerin durumlarının gözden geçirilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir…” şeklindeki düzenlemenin yer aldığı görülmektedir.
Diğer taraftan, öğretmen olarak çalışma izninin iptal edilmesi ve yeniden çalışma izni düzenlenmesinin yasaklanması nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuru sonucunda, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nun verdiği 06/04/2022 tarihli ve 31801 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan (Başvuru Numarası: 2018/25011) 06/01/2022 tarihli kararında;
“78. Derece mahkemelerinin kararları gözetildiğinde somut olaya konu olan idari işlem, 667 sayılıOHAL KHK’sı, 5580 sayılı Kanun ile Millî Eğitim Bakanlığının 21/7/2016 tarihli Genelgesi’ne dayandırılmıştır. Öncelikle 667 sayılı OHAL KHK’sı ile millî güvenliğe tehdit oluşturduğu veya terör örgütüyle ilişkili olduğu tespit edilen özel öğretim kurumlarının kapatılmasına karar verildiği, bu kurumlarda çalışanların çalışma izinlerinin iptal edilerek özel öğretim kurumlarında çalışma yasağı getirilmesine yönelik bir düzenlemenin yapılmadığı görülmüştür.
79. 5580 sayılı Kanun’un 8. maddesinde gerekli şartları taşıyan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler sınıfında olan kişilere özel öğretim kurumlarında çalışabilmeleri için ilgili valilikler tarafından çalışma izni verilebileceği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca anılan Kanun’un 10. maddesi ile de teftiş raporuyla başarısızlık tespiti hâlinde, çalışma izninin valilikler tarafından iptal edilebileceğinin düzenlendiği görülmüştür.
Çalışma iznine başvuru şekli iseYönetmelik’in 26. maddesinde düzenlenmiştir. Belirtilen Kanun ve Yönetmelik hükümleri birlikte değerlendirildiğinde özel öğretim kurumlarında çalışabilmenin valilikler tarafından verilecek çalışma iznine bağlandığı, bu kapsamda valiliklerce yapılacak inceleme sonucunda mevzuatta belirtilen koşulları sağlayan kişiye iznin verilebildiği ancak bu iznin sadece kişinin sözleşme yaptığı okulda
çalışmasına olanak sağladığı anlaşılmıştır.
80. Bu durumla birlikte ilgili mevzuatta özel öğretim kurumunun kapatılması hâlinde çalışma izninin iptalinin gerektiğine ilişkin açık bir hüküm bulunmamakta, çalışma izninin valilikler tarafından verilebileceği ve iptal edilebileceğine dair genel düzenlemelere yer verilmektedir. Ayrıca çalışma iznine tabi olarak mesleğini ifa eden bir kişinin çalışma izninin iptal edilmesinin bir sonucu olarak kişiye doğrudan özel kurumlarda çalışma
yasağı getirilmesine ve böyle bir yasağın uygulanma şartlarına ilişkin bir hükmün olmadığı görülmüştür. Bu durumda başvurucunun çalıştığı okulun kapatılması nedeniyle çalışma izninin iptal edilerek kişiye özel inceleme yapılmaksızın özel öğretim kurumlarında çalışmasının yasaklanmasının kanuni dayanağının mevcut olmadığı söylenebilir.
81. Öte yandan idare ve yargı makamları yukarıda anılan Kanun ve Yönetmelik hükümlerine atıfla başvurucunun özel hayatına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının olduğunu kabul etmişler ise de temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına dayanak gösterilen kanunların şeklen var olması, kanunilik ölçütünün karşılandığının kabulü için tek başına yeterli değildir. Ayrıca kanunun müdahaleye imkân sağlayacak şekilde maddi içeriğinin bulunması, sınırlamanın erişilebilirliğini, öngörülebilirliğini ve kesinliğini içermesi gerekir (benzer bir görüş için bkz. Tamer Mahmutoğlu, § 110).
82. Müdahaleye dayanak olarak gösterilen düzenlemeler incelendiğinde çalışma izninin verilmesi ve iptaline ilişkin genel hükümlerin yer aldığı, iptalin şartları, kapsamı ile idarenin takdir alanının sınırlarının da yeterli açıklıkta belirlenmediği ve kuralın öngörülebilirliği sağlayacak şekilde asgari bir kesinlik içermediği açıktır. Ayrıca söz konusu hükmün somut olayda nasıl uygulanabilir olduğu konusunda derece mahkemelerincede herhangi bir belirleme yapılamamıştır. Bunun yanında 667 sayılı OHAL KHK’sında sadece özel öğretim kurumlarının kapatılmasına ilişkin hüküm olduğu, bu kurumlarda çalışan öğretmen ve personelin bir daha özel öğretim kurumlarında çalışamayacağına dair hiçbir hüküm yer almadığı, bu yasağın sadece Genelge ile belirlendiği, bir düzenleyici idari işlemle temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasının mümkün olmadığı vurgulanmalıdır.
83. Belirtildiği üzere özel hayata saygı hakkına yönelik bir müdahalenin Anayasa’nın öngördüğü güvencelere uygun kabul edilebilmesinin ilk ve temel şartı müdahalenin kanuni dayanağının bulunmasıdır. Somut olayda ise başvurucunun özel hayatına yapılan müdahalenin sonuç olarak Millî Eğitim Bakanlığının bir genelgesine dayandığı sabittir. Buradan hareketle ilgili kanunlarda açık bir düzenleme olmaksızın bir idari işlem ile başvurucunun mesleğini icra etmesinin engellendiği anlaşılmıştır.
84. Yukarıda yer verilen tespitler uyarınca başvuruya konu müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı anlaşıldığından söz konusu müdahale açısından diğer güvence ölçütlerine riayet edilip edilmediğinin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
85. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.” gerekçesi ile özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna, Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Öte yandan, idari işlemler tesis edildikleri tarih itibariyle hukuka uygunluk denetimine tabi tutulmaktadır. Bu bakımdan, idari işlemler, tesis edildikleri tarihte yürürlükte bulunan üst hukuk normlarına uygun tesis edilmek zorunda olup, yine bu işlemler hakkındaki hukuka uygunluk denetiminin de tesis edildikleri tarihte yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının, öğretmen olarak görev yaptığı Özel …….Lisesi’nin 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname uyarınca kapatılması üzerine, davacının çalışma izin onayının iptal edildiği, davalı idarece
667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle çalışma izni iptal edilen personellerden dilekçe verenlerin durumlarını incelemek üzere komisyon oluşturulduğu, davacı tarafından çalışma izninin iade edilmesi istemiyle 28/03/2022 tarihli dilekçe ile davalı idareye başvuruda bulunduğu, başvurunun çalışma izinlerinin iadesine yönelik olarak 10/12/2019 tarihinde kurulan komisyonda incelendiği ve uygun görülmediğinden 31/03/2022 tarihli ve E-46877618 sayılı Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü işlemi ile reddedilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
UYAP kayıtlarının tetkikinden, davacı hakkında, “Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma” suçlaması ile kapalı durumda bulunan ve takipsizlik ile neticelenen ceza soruşturması haricinde herhangi bir ceza soruşturması ve/veya kovuşturması kaydına rastlanılmamıştır.
Olayda, davaya konu edilen idari işlem, 667 sayılı OHAL KHK’sı, 5580 sayılı Kanun ile Millî Eğitim Bakanlığının 21/7/2016 tarihli Genelgesi’ne dayandırılmıştır. 667 sayılı OHAL KHK’sı ile millî güvenliğe tehdit oluşturduğu veya terör örgütüyle ilişkili olduğu tespit edilen özel öğretim kurumlarının kapatılmasına karar verildiği, bu kurumlarda çalışanların çalışma izinlerinin iptal edilerek özel öğretim kurumlarında çalışma yasağı getirilmesine yönelik bir düzenlemenin yapılmadığı söz konusu yasağın 21.07.2016 tarihli Bakanlık Genelgesi ile getirildiği görülmüştür.
5580 sayılı Kanun’un 8. maddesinde de, gerekli şartları taşıyan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler sınıfında olan kişilere özel öğretim kurumlarında çalışabilmeleri için ilgili valilikler tarafından çalışma izni verilebileceği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca anılan Kanun’un 10.
maddesi ile de teftiş raporuyla başarısızlık tespiti hâlinde, çalışma izninin valilikler tarafından iptal edilebileceğinin düzenlendiği görülmüştür. Çalışma iznine başvuru şekli ise Yönetmelik’in 26. maddesinde düzenlenmiştir. Belirtilen Kanun ve Yönetmelik hükümleri birlikte değerlendirildiğinde özel öğretim kurumlarında çalışabilmenin valilikler tarafından verilecek çalışma iznine bağlandığı, bu kapsamda valiliklerce yapılacak inceleme sonucunda mevzuatta belirtilen koşulları sağlayan kişiye iznin verilebildiği ancak bu iznin sadece kişinin sözleşme yaptığı okulda çalışmasına olanak sağladığı anlaşılmıştır.
Bu durumda, davaya konu edilen idari işlem ve ilgili mevzuat hükümlerine ilişkin yukarıda yer verilen açıklamalar ve Anayasa Mahkemesi kararı birlikte değerlendirildiğinde, özel öğretim kurumunun kapatılması hâlinde çalışma izninin iptalinin gerektiğine ve çalışma iznine tabi olarak mesleğini ifa eden bir kişinin çalışma izninin iptal edilmesinin bir sonucu olarak kişiye doğrudan özel öğretim kurumlarında çalışma yasağı getirilmesine ve böyle bir yasağın uygulanma şartlarına ilişkin bir hükmün bulunmadığı, dolayısıyla davacının çalıştığı okulun kapatılması nedeniyle kişiye özel herhangi bir inceleme de yapılmaksızın doğrudan çalışma izni iptal edilmek suretiyle özel öğretim kurumlarında çalışmasının yasaklanmasının kanuni dayanağının bulunmaması karşısında, davacının çalışma izninin iade edilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddi yönünde tesis olunan dava konusu işlemde sebep unsuru yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle; dava konusu işlemin iptaline, yargılama davacının adli yardım istemi kabul edilerek görüldüğünden ve davalı idare 492 sayılı Kanun uyarınca harçtan muaf olduğundan, davanın açıldığı esnada peşinen alınmayan harçlar ile resmi yoldan sarf edilen/edilecek olan posta giderlerinin Hazine üzerinde bırakılmasına, davacı tarafından yatırılan 11,50-TL vekalet harcı ile karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 5.500,00-TL avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, bu kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne istinaf yolu açık olmak üzere, 07/10/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.